THE - Times Higher Education - 2023 Üniversite Sıralamaları Üzerine
Geçtiğimiz hafta, THE-Times Higher Education kurumu, her yıl yaptığı üzere, 2023 yıllı üniversite sıralama listelerini yayınladı. Gazeteler de her yıl yaptıkları üzere, “Dünyanın ilk 500 üniversitesine bizden 3 üniversite girdi” haberlerini yaptılar. Peki bu sıralama ne anlama geliyor? Üniversiteler için bir anlamı var mı? Bazı özel üniversitelerin, daha üzerinden bir ay geçmiş tercih döneminde, THE logosunu ve sıralamalarını billboardlarda reklam malzemesi olarak kullanmasının bir etkisi olmuş muydu? Bu ve bunun gibi soruları anlamlandırmak için gelin konuyu biraz yakından inceleyelim.
Skor seven yurdum insanına elbette, önce sıralama listesini verelim. Aşağıda THE 2023 sıralamasının Türkiye ile filtrelenmiş ilk 100 üniversitesi listesini ekliyorum. Sıralama kontrollerinden sonra derin hesaplaşmalar için yazının devamına bekliyorum!
SIRALAMA LİSTESİ
Her şey iyi güzel de Türkiye’den çoğu kimsenin adını bile bilmediği “Çankaya Üniversitesi” nasıl oluyor da Türkiye’nin en iyi üniversitesi çıkıyor. Nasıl olduğunu güzel bir şekilde anlatan Sözcü gazetesi yazarı Sultan Uçar’ın bir yazısına link vererek geçiyorum. Hem bu konuyu hem de diğer sıralama rakamlarını anlayabilmek için işin metodolojisine biraz bakmak gerekiyor.
Metodoloji
Tüm dünyanın üniversitelerini sıralamak gibi iddialı bir işi yıllardır üstlenen THE, neye göre yapıyor bu sıralamaları?
Kendi sitelerinde yer alan metodoloji makalesine göre, listede de görünen 5 ana başlıkta üniversiteler puanlanıyor:
1. Öğretim %30:
1.1. Güvenilirlik Anketi (Reputation Survey) %15
1.2. Öğrenci-Öğretmen Oranı %4,5
1.3. Lisans Öğrencisi – Yüksek Lisans Öğrencisi Oranı %2,25
1.4. Akademik kadroya geçebilmiş Yüksek Lisans Mezunu oranı %6
1.5. Kurumsal Gelir %2,25
Güvenilirlik anketini THE’nin kendisinin yaptığını yazmışlar. Henüz Türkiye’den bu ankete katılan bir kişiye rastlamadım. 2.,3. ve 4. Alt maddeler rakamsal değerler olduğundan nispeten hesaplanabilir. 5. Alt madde olan Kurumsal Gelir rakamlarını nasıl tespit ettiklerini de henüz keşfedemedim, araştırıyorum...
2. Araştırma %30:
2.1. Güvenilirlik Anketi %18
2.2. Araştırma Geliri %6
2.3. Araştırma Verimliliği %6
Anket yine THE’den. Araştırma Gelirleri, akademisyen sayısına bölünüyor ve ülkeler arası eşitsizlik olmaması için satınalma gücü paritesine göre normalize ediliyor. Araştırma verimliliği Scopus’da indekslenmiş makale sayısına göre belirleniyor. Bu rakam akademik personel sayısına bölünüyor.
3. Atıflar %30
Makale atıfları tek başına toplam skorun yüzde 30 unu oluşturuyor. Üniversite akademisyenlerinin yayınlanmış çalışmalarındaki (makale, kitap, konferans çıktısı, vb) ortalama atıf sayıları tespit ediliyor. Yine normalizasyon için bazı metodlar uygulanıyor. Örneğin çok atıf alması gelenek haline gelmiş (tıp makaleleri?) bazı konulardaki atıflar normalize ediliyor. +1000 yazarlı (evet böyle makaleler var!) makaleler için de farklı bir normalizasyon uygulanıyor.
4. Uluslararasılık %7,5
4.1. Yabancı Öğrenci Oranı %2,5
4.2. Yabancı Öğretmen Oranı %2,5
4.3. Uluslararası İş birliği %2,5
İlk iki madde açık. Uluslararası iş birliği, makalelerin yabancı yazar içerme oranına göre hesaplanıyor.
5. Üniversite-Endüstri İşbirliği %2,5
Bu metrik, üniversitelerin işletmelerden aldıkları fon oranın göre belirleniyor. Oranın azlığı sıralamanın önceliğinin endüstriyel fayda değil de, bilimsel performans olduğunu vurgulamak içinmiş gibi bir ima sanırım!
Sonuç ve Değerlendirmeler
THE sıralaması; benzeri üniversite sıralama listelerinden en meşhur olanı. YÖK’ün de bu hedefle yaptığı birçok faaliyet ve değerlendirmeler var. Peki konuya dışarıdan bakan üniversite tercihi yapan genç ve yakınları açısından sıralama nedir?
Üniversitelerin yöneticileri nezdinde bu sıralamanın bir etkisi yahut anlamı var mı?
Ülke olarak böyle bir sıralamadaki yerimiz, Türkiye’nin dünyadaki yerine ve vizyonuna paralel mi?
Metodolojiden anladığım; üniversite puanının üçte biri (%33) THE nin kendi yaptığı anket çalışmasından oluşuyor. Bir üçte bir de sadece atıf oranı. Diğer metrikler de büyük oranda üretilen bilimsel yayınlar ile ilişkili. Kısacası bu sıralama hem THE’ye özgü, hem de bilimsel performans odaklı diyebilirim.
Ülkemizin listedeki 1 numarasını hariç tutarsak, dünyadaki ilk 500 e giren diğer iki üniversitenin, ülkemizin iki sanayici ailesi tarafından kurulmuş olan üniversiteler olması bir tezat mı? Bu üniversitelerin asıl amacı sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli profesyonelleri yetiştirmek değil miydi? Bu halde demek ki hem teknik hem de bilimsel performans gayet mümkün! Diğer iki teknik üniversitemiz (ODTÜ ve İTÜ) de listede ilk 10 içinde. Koç, İTÜ ve Yıldız’ın gelir puanının da %100 olması da incelenmesi gereken ayrı bir husus.
Öte yandan listenin gizli yıldızları olduğunu düşünüyorum. Örneğin her puan türünde dengeli dağılmış puanlar alarak ilk 10 a girmeyi başaran; Bahçeşehir, Bilkent, Boğaziçi ve Hacettepe üniversiteleri. Listeye biz de bilimsel açıdan bakalım dersek; atıf sayıları konusunda Türkiye’den başı çeken yıldızlar; Çankaya, Fırat ve Medeniyet Üniversiteleri. Listeyi öğretim açısından sıralarsak, Türkiye’de ODTÜ’nün ardından ikinci en yüksek puanı alan sürpriz Necmettin Erbakan Üniversitesi.
Son yıllarda öne çıkan bir başka konu uluslararasılık. Bu konunun önemi, özellikle tercih yapan gençler arasında gittikçe artıyor. Listeyi bu puan türünde sıraladığımızda ilk onda iki sürpriz üniversite var: Özyeğin ve Karabük üniversiteleri.
Özellikle bu sene üniversiteye kızını göndermiş birisi olarak ve bilişim sektöründe 23 yıllık tecrübesinde bilgi ile haşır neşir olan biri olarak bu soruları bir de kendi açımdan değerlendirmek istiyorum.
Öncelikle; biz ebeveynlerin ve öğrencilerin üniversite tercihinde bilimsel değil mesleki etkenler belirleyici. Bu sebeple Türkiye’de 2023 yılında tercih sıralaması en fazla yükselen bölümler Tıp ve Bilgisayar Mühendisliği. Sebep çok açık; iş garantisi ve görece yüksek gelir beklentisi. Bu sebeple THE gibi bilimsel eksenli bir sıralama, bireysel planda çok şey ifade etmiyor. Mezunların iş bulma süresi yahut ortalama gelir seviyesini veren bir sıralama olsa daha makbule geçecek mesela.
Ülkemizde son yıllarda üniversite sayısının ve kontenjanların büyük bir hızla artması, bu alandaki rekabet ve beklentilerin de önemini arttırıyor. Üniversite diplomasının tek başına bir anlam ifade etmediği bir zamandayız. Bilgiye erişim konusunda imkanlar müthiş. Global ölçekte bir fırsat eşitliği yahut rekabet, yeni neslin yaşam eşiğinde. Yüksek öğrenim kurumlarının; kendi misyonlarını yeniden tanımlama, kalıpları kırma, ve bir öğretim yeri olmanın ötesine geçebilme konularında proaktif ve öncü olmaları gerekiyor. Bu alanda Türkiye’nin cazibe merkezi olabilme kapasitesi, umarım yarınlarımıza geniş kulvarlar açabilecektir.
THE 2023 Üniversite Sıralamaları Üzerine